Korkma, sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak…
Viyana kapılarında başlayıp
sonrasında Türk’e talihin acı yüzünü, mağlubiyetleri gösteren, adeta acı ve
ızdırabı yaşamının bir parçası haline getiren, tarihe ve de talihe dur diyen
son noktadır bu söz…
Kan emen, kin kusan, yırtıcı
his yoksullarına insanlığın dersini veren, insana eşref-i mahlûkat olmanın
erdemini, dahası insanlığın şeref levhasını dönemin Avrupalısına haykıran
yürektir bu söz…
Çanakkale’de;
Asım’ın nesli diyordum ya gerçek
İşte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek
Sözleriyle bayraklaşan
yüreklerin, Sakarya’ya, Ankara’ya, Antep’e, Maraş’a akması; akmakla kalmayıp
bir sel halinde İngiliz’i, Fransız’ı ve onların uşaklarını gerisin geri önüne
katmasıdır bu söz…
Korkma, sönmez bu şafaklarda
yüzen al sancak…
Var olma mücadelesi veren bir
millete cesaret veren, hakkını araması gerektiğini söyleyen bu mısralar, necip
bir milletin, kan kusmayan, ezmeyen, ezileni tepelemeyen, halkına sadece
Korkma!
Diyerek cesaret veren dahası ay
yıldıza sevdasını haykıran sevdalının canhıraş aşk nağmeleridir bu söz…
Yırtık paltosunun içerisinde
soğuk Ankara rüzgârlarının vaveylalar kopardığı Taceddin Dergahından, bugünün
beyinlerine şimşekler çakan, yarının genç dimağlarına var olma sebebini
haykıran ve ne olduğunu unutturmayacak haykırıştır bu söz…
Atam Bilge Kağan’ın,
“Ey Türk kendine dön,
Ey Türk titre ve kendine dön”
Vasiyetini kemiklerinde
hisseden ve koca bir millete hissettiren haykırıştır bu söz…
Bu necip millet adına,
Peygambere ümmet olmayı
Atasının yolunda Ne mutlu Türk’üm
sözünü hatırlamayı şeref addeden koca çınarın haykırışıdır bu söz…
Hâlbuki aristokrasinin
beşiğinde bulunma şerefini elinde bulunduran, dahası şövalyelik ruhunu bugün
dahi onurla taşıyan Yüce(!) Fransız Marşı şöyle haykırır kendi milletine
Tarlalarımızı saf olmayan düşman kanıyla
sulayalım
Evet Kilis yollarında Şahinbey’in kanıyla
Sarımsaktepe’de Karayılan’ın kanıyla
Dokurcum değirmeninde 14 çocuğun kanıyla
suladılar
Ama doymadılar, bugün açlıklarını, aç
olduklarını nasıl ortaya koyduklarını sizlerin vicdanına bırakıyorum…
Her şairin bir dimağı vardır,
Mehmet Akif’in yanardağlara benzeyen şairlik dimağında vatan söz konusu oldu mu
her şey değişir, farklılaşır…
Bir farklı hal alır…
Bayraktır… Vatandır… Hakk’tır…
Bu yüce sevdanın üzerine esamesi
okunan sevda yoktur onun volkanında…
İşte volkanlaşan haykırışla bitirir Türk’ün İstiklalini…
Dalgalan sen de şafaklar gibi...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder