Canların canı Canım İstanbul
diyerek İstanbul’a olan sevdasını haykıran Yahya Kemal bir gün bir Fransız
dostunu boğaz turuna çıkarmış. Gemide yolculuk yaparken Fransız “Sizin kendi
namınıza bir şiiriniz, bir şiir medeniyetiniz var mı?” diyerek kendi kültürünün
ihtişamı karşısında Türk kültür ve medeniyetini küçümseme gafletini
göstermiştir.
Yahya Kemal sesini çıkarmamış ve
Neşati’nin;
“Gittin amma
ki kodun hasret ile canı bile
İstemem sensiz
olan sohbet-i yaranı bile”
diye biten gazelini okumuş ve boğazın serin sularına dalmış
olan Fransız’a şiirin açıklamasını yapmıştır. Fransız şiirin açıklamasını
dinledikten sonra bir müddet sessiz kalmış, sonrasında gönül dünyasında oluşan
tahribatı şu sözlerle itiraf etmiştir. Sizin bir medeniyetiniz olmasa sade şu mısralar
sizi koca bir millet yapmaya yeterdi.
Sade şu mısralar bile… Bir Fransız’ın bizim medeniyet
karşısında şapka çıkarması.
3000 yıllık tarihi içerisinde
eskilerin deyimiyle nev-i şahsına münhasır bir değerdir Türk kültürü. Çıktığı topraklardan
ulaştığı her menzile sevgiyi götüren, saygıyı götüren, sevmeyi bilmeyene
sevmeyi, kendinden başkasını düşünmeyene saymayı öğreten Türk kültür ve
medeniyetinden örnekleri sıralamaya sanırım lüzum yok.
Altaylarda ateşte demir döven eller, Yesevi ocağında yürekleri pişirmiş, gönüllere
sevgi ve şekil vermiş, şekillenen yüreklerle Hacı Bektaş olup Anadolu’ya
sevgililer sevgilisinin adıyla sevgilerin en yücesini taşımıştır.
Yaratılanı severim yaratandan ötürü düsturunda İnsanlığa
karşılıksız sevmeyi haykıran Yunusuyla, Gel, ne olursan ol gene gel diyecek
kadar İnsanı ve insanlığı kucaklayan Mevlana’sıyla medeniyetin timsalidir Türk
kültürü.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder