Merhaba, gönül kafesimin
ince sızısında dertleştiğim dostlarım… Acıyı yüzyıllardır hayatın kendisi
sayıp, acıyla yaşamayı öğrenmiş dostlarım… Düğününde, eğlencesinde dahi çektiği
acıyı, dertleri, haykıran şarkıları mırıldanan dostlarım… Merhaba
gönüldaşlarım…
Siz kardelen çiçeği nedir
bilir misiniz? Umutsuzluğun ortasında bir umuttur Kardelen Çiçeği… Bir
bakarsınız her tarafınız karlarla kaplanmış, umut filizleriniz bir bir yok
olmaya başlamış. İşte tam bu sırada karşınıza çıkar Kardelen Çiçeği… Asi bir
hürriyet savaşçısı gibi başkaldırmıştır karların arasından… Umutsuz gönlünüze
umut, dertlerinize derman olmuştur. Dahası solan umut filizleriniz yeşermeye
başlamıştır…
Kardelen diye bir güzelliği
doğurduğu için hayrandım karlı havalara. Beyaz örtüsünde sürekli bir güzellik
arardım. Bilirdim ki huzuru bana bahşedecek olan güzellik onun arasından çıkacaktı.
Nazlı bir gelinin duvağının altından bana nice güzellikler bahşedecekti.
Kardelen çiçeğinin
habercisiydi baharlar. İşte bir bahar günü Büyük Lideri, Başbuğu yolcularken
sonsuzluğa “Kurtlar Puslu Havayı Sever” diyordum. Türk Milletinin Asi Hürriyet
Savaşçısını o nazlı gelinin duvakları arasına teslim ediyordum. Ve yüreğimin
yangısından mırıldanıyordum, hayır mırıldanmayıp haykırıyordum:
Yandı yürekler yandı
Yağan kar ile sönmez
Milyonlar bir
ağızdan
Diyor Başbuğlar
ölmez
Başbuğ öldü. “İNNA LİLLÂHİ VE İNNÂ İLEYHİ RACİÛN”… Her ölüm karşısında rahmetli Serdengeçti
ağabeyimin o beylik sözünü hatırlarım. “Ölmeseydi Peygamberler
ölmezdi.” Nihayet her canlı da ölümü tadacaktır. Önemli olan arkasında
boşluk bırakmadan, tüm boşlukları doldurarak, gönülleri doldurarak Hakk’ın
huzuruna çıkmaktır. Sevinçliydim, Başbuğ ölmüştü ve milyonlar yüreğinin
yangısını benimle birlikte haykırıyor, TEKBİRLERLE emaneti vuslata erdiriyordu.
Sevinçliydim, boşluğu doldurmuştu, sevinçliydim mücadelesinin eseri olan gençler
arkasında yürüyordu, sevinçliydim milyonların gönlünü doldurmuş, şahit olarak
gözyaşlarını alıyor beraberinde götürüyordu.
O günden sonra karlı
havaları daha çok sevmeye başlamıştım. Ne de olsa yüreğimin yangısına merhem
olmuş, zor günümde yoldaşım olmuştu.
Ne bilirdim ki, o gün dost
görünenin asıl düşmanım olduğunu…
Ne bilirdim ki, babanın
vuslatında göstermediği sinsi yüzünü evladına göstereceğini…
Ne bilirdim ki…
Koca Reis, sende gittin…
Helallik dileyerek,
makamların yücesiyle vuslatına zirvelerde gittin…
Üşüyorum dedin,
anlayamadık. Güldük… Koca Reisler üşür mü dedik… Üstüne bir örtü örtme
acziyetini biz gösterdik. Derdinle dertlenemedik. Helallik diledin Koca Reis,
ya senin bizdeki hakkın ne olacak…
Bir Kardelen misali
filizlendin karların zirvesinden. Vuslata, sende baban gibi milyonların
gözyaşlarını şahidin olarak aldın gittin.
Galip Erdem ağabey Ülkcünün
Çilesini anlatırken şöyle diyor: “Gün olur, ülküsüz insanlara gıpta ile bakasınız gelir. Rahat
yaşarlar. Tıpkı Şairin söylediği gibi:
Akl-i şuurları
vardır, güzel severler.
Bade içerler ve
nihayet göçüp giderler.
Ülkücülerin hayatı bambaşkadır.
Sözlüklerinde rahatlık kelimesinin yeri yoktur. Daimi bir mücadele içinde ömür
tüketirler. Hemen herkesle, her şeyle zaman zaman çatıştıkları görülür. Arkadaşları
ile, aileleri ile, hatta sevdikleri ile… Belli bir ülkünün esaslarından ziyade
politikanın değişen icaplarına uymayı tercih eden kudret sahipleri ile de sık
sık ihtilafa düşerler. Çok defa, başları belaya girer; gene de sinmezler. Bu
halleri “kalabalık”a göre,
uslanmamaktır; kendilerine göre de, yılmamak.
Gün gelir, ecel hükmünü icra
eder, ülkücü dünyasını değiştirir. "Kalabalık" O’na acır, daha iyi
yaşamış olmasını temenni eder. Hâlbuki O, inançları uğrunda yaşamanın hazzını
tadamadıkları için ömrü boyunca "kalabalık"a acımıştır.
Önce rahmetli Başbuğ’un
ölümü, şimdi’de Koca Reis’in ölümü Galip Erdem ağabeyi birkez daha haklı
çıkardı. Evet, gördük ki kalabalıklar onlara acıdı. Onlar acıdıkça ben
gülümsedim. Çünkü biliyordum ki, gidenler inandıkları uğrunda yaşadılar ve o
hazzı yüreklerinde hissederek Hakk’a yürüdüler. Ya onların arkasından
acıyanlar(?)
Ruhlarının şad olması
temennisiyle Üstadın haykırışıyla haykıralım:
Durun kalabalıklar,
bu cadde çıkmaz sokak!
…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder